Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Balyoz kumpası ile tasfiye edilenlerin yerine gelenler 15 Temmuz'u yaptı. Akar'a şu sorulmuştu: “Görev süreniz içerisinde, FETÖ/PDY örgütünü güvenlik açısından tehdit olarak gören herhangi bir rapor ya da bilgi size sunuldu mu? TSK içinde FETÖ/PDY örgüt mensupları olduğunu tespit ettiniz mi? Bu konuda istihbari çalışma için MİT’ten talepte bulundunuz mu? Bunların dışında nasıl bir girişiminiz oldu? Bu örgütle mücadele kapsamında herhangi bir girişiminiz oldu mu?” Akar bu soruyu şöyle cevapladı: “Bilindiği üzere TSK sadece FETÖ ile değil her türlü aşırı akım ile mücadele içinde olmuştur. Devletimizin bir süredir FETÖ/PDY ile yürüttüğü mücadele bizim de kurumsal olarak azami dikkat ve hassasiyetle içinde yer aldığımız bir mücadeledir. Talu, Akar'ın “FETÖ bağlantılı” isimlerle ilgili araştırma yapma görevini “hakkında bazı şaibeler var” diyerek, Genelkurmay İstihbarat Başkanı değil, kendi birimine verdiğini açıkladı. Bir başka sanığın ifadesinden öğrendik ki, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda da aynı uygulama hayata geçirilmiş, yani “FETÖ'cülerle” ilgili araştırma İstihbarat değil, Personel Başkanlığına yaptırılmış. Evet, TSK'daki istihbarat başkanlıklarının “FETÖ'cüler” tarafından ele geçirildiği iddiası vardı. Ancak ondan önce personel başkanlıklarında daha etkin ve egemen oldukları söylenmiyor muydu? “FETÖ'cülerin karargâhı” denilen birime “FETÖ'cüleri araştırma görevinin” verilmesi, kediye ciğer emanet etme değil midir? İlhan Talu'nun ifadesinden devam edelim. İlk defa Akar'ın talimatı ve Erdoğan'ın onayıyla MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü gibi resmi kurumlar dışında, “Elinde FETÖ ile ilgili bilgi ve belge bulunanlarla” da temasa geçildiğini anlattı. Yani TSK'daki “FETÖ'cü” isimler, bunların verdiği bilgi ve belgeyle belirlenmişti. Ancak TSK'nın 2009'da şüphelenip, “izletme” gereği duyduğu bir isme, 2016'da “danışır” hale gelip, “FETÖ'cüleri” ona sormasında bir gariplik yok mu? Müyesser Yıldız Odatv