Provocation to hostility, discrimination, and violence
ÖNEMLİ OLAN SÖZ KONUSU DOGMATİK ÇETENİN ÇIKARLARI 2007 yılından itibaren ise 1980’ lerdeki ve 90’lardaki Türk-İslam Sentezci Amerikancılıktan, çok daha ortodoks dogmatik görüntülü Amerikancı İslamcı olan “FETÖ” tarikatı marifetiyle çok daha beter ulus bilinci düşmanı, bilim düşmanı, Türk düşmanı, Atlantikçi, NATO’cu Amerikancılığa savrulmuştur… Özetle, YÖK’le birlikte, 1980’lerdeki ve 1990’lardaki Türk-İslam Sentezcilerinin yaptıkları Amerikancılık, 2000’li yıllardan itibaren “FETÖ” tarikatına ve diğer tarikatlara devredilmiştir. Burada açıkça görüldüğü gibi, 1980 askeri cuntasının eseri olan YÖK’ün kurulma amacında “bilim” yapmak yoktur, sadece ulus bilinci yok edilmiş, cahil, lümpen, Amerikancı nesiller (“FETÖ” ve benzeri tarikat müritleri ya da “FETÖ” tarikatının altın nesilleri; bunun Afganistan’daki eşdeğeri 80’lerdeki Talibanlardır)yetiştirmek, ulus bilincini bastırıp yok etmek, Türk-İslam sentezi/FETÖ tarikatı ya da başka “kutsal” dogmaların/tarikatların arkasına saklanarak… Özetleyecek olursak, Osmanlı’dan beri ve 1950 Türkiye’sinden bu yana batılı emperyal güçler hep ulus bilincini yok edip dinsel dogmaları hakim kılmaya çalışmışlardır ülkeyi kontrol etmek, cahilleştirmek, bağımlı kılmak ve üretimsizleştirmek için, tüm Ortadoğu İslam coğrafyasında yaptıkları ve her defasında iç odakların desteğiyle başardıkları gibi… 2000’li yılların başına kadar “çekirdekleşme/mayalanma” aşamasında (incubation period) olan anlamlı bilim yapma atmosferi ve umudu; son on yıldan beri artan şiddette umutlar sönmüştür çünkü üniversitelere hakim olan zihniyet özgürlükleri boğmuş, aşırı derecede dogmatikleşip fanatikleşmiş ve bilim ve rasyonalizm düşmanlığına dönüşmüştür… Zaten son yıllarda yüzlerce bilim insanlarının yurtdışına göç etmek zorunda bırakılmaları da bu korkunç kötüye gitme durumunu doğrulamaktadır… Tam bir topyekün beyin göçü olup, daha önce Türk tarihinde hiç görülmemiş derecede yüksek yetenekli bilim insanları bilimin yapıldığı özgür ortamlara kaçmaktadırlar bu aşırı dinsel dogmatik, bağnaz ve fanatik baskılardan kurtulmak için. Bu nedenlerden dolayı, iç ve dış odakların desteğiyle ulus devleti içten çökertmek için, Türkiye’de kurulan “ulus devlet”, özellikle 1980 askeri darbesinden sonra, ABD ve NATO’nun “Yeşil Kuşak” doktrinine uygun olarak, sinsi bir şekilde altı oyulmaya başlandı ve tarikatların, özellikle “FETÖ” tarikatının (diğer tüm tarikatlarla birlikte) ve ulus devlet düşmanı bazı sivil toplum kuruluşlarının önü iyice açıldı ANAP iktidarları döneminden itibaren şu ana kadar… Burada şu notu ilave etmek istiyorum. Bunda çok başarılı oldular, bir taşla çok kuş vuruldu, şöyle ki, hem Sovyetler çökertildi, hem de Yeşil Kuşak oluşturma doktrininin uygulandığı Türkiye, İran, Pakistan ve Afganistan dinsel dogmatizm bataklığına sürüklendi… Afganistan’ı Taliban/El-Kaidenin kontrolüne girmesini sağlayan da ABD/NATO, güya bu bataklıktan kurtarmaya çalışan da ABD/NATO ! ABD/NATO’nun hep İslam dünyasında uyguladığı bu iki yüzlü politikalar… Yeşil Kuşak doktrininin uygulandığı ülkelerde bu doktrine uygun oluşturulan/desteklenen tarikatlar (FETÖ ve benzeri tarikatlar)/politik partiler dış desteklerle güç kazandılar ve devletleri ellerine geçirdiler… ABD/NATO desteğiyle “Ulus devlet”in altı oyulunca gerisi çorap söküğü gibi geldi; böylece ulus devletin altı oyulduktan, anayasal kimlik olan “Türklük” bile tartışılır duruma getirildi, “Türk” kimliği yerine mikro-milliyetçilik, etnik-milliyetçilik, şoven- milliyetçilik körüklendi, ulus devlet düşmanı/ulus bilinci düşmanı/Türklük düşmanı tarikatçıların kontrolüne geçti üniversiteler… Şu anda ülkede ulusal bilinç çökmesi nedeniyle, bilim yapma atmosferi ve rasyonalizm de tamamen çöktü