Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
12 Eylül yönetimine “Aydınlar Dilekçesi” ile direnen aydınların yerini, bu dönemde 12 Eylül’ün mirasçıları olan AKP ve FETÖ’ye ideolojik gladyatörlük yapan aydınlar aldı maalesef. AKP ile FETÖ’nün Türk ordusuna ve Atatürkçü aydınlarına kumpas kurduğu şartlarda, “Ergenekon karartılmasın, daha da derinleştirilsin” diyerek FETÖ bildirisine isimlerini yazmışlardı! “Alt tarafı bir imza” diyerek küçümsenemeyecek bir iş yaptılar. Yetmez ama evetçiler İki yıl sonra 2010 yılında, AKP ve FETÖ bu kez yargıyı ele geçirebilmek için anayasa değişikliğine gitti. Rejimin değişimi bakımından öyle kritik bir referandumdu ki Fethullah Gülen “mezardakilerin bile kalkıp oy vermesini” istiyordu! Mezardakilere sahte evrakla oy kullandırdılar mı bilinmez ama bir kısım “aydın” bu FETÖ hamlesine de destek verdi. AKP ve FETÖ’nün yargıyı ele geçirebilmesi için “yetmez ama evet” diyerek bir bildiri daha imzaladılar. Sonuçta yüzde 58 evet ile AKP-FETÖ ittifakı yargıyı 12 Eylül 2010’da ele geçirmiş oldu. Bugün FETÖ’den boşaltılan yerlere başka tarikatların, cemaatlerin yerleştirilmesi sorunu, işte o referanduma kadar uzanmaktadır. AKP-FETÖ’nün ideolojik gladyatörleri “Aydınların” bazıları da FETÖ’ye “taraf” gazetelere yönetici ve yazar yapılarak kullanıldı. Yalanları manşet yaparak, tezgâhları köşelerden propaganda ederek FETÖ’ye hizmet ettiler. Bir kısım “aydın” da FETÖ’nün vakıf ve derneklerinin etkinliklerinde boy gösterdi: Abant Platformu’nun Abant’taki, Erbil’deki, Washington’daki, Paris’teki toplantılarına katıldı. Kısacası akademisyen, hukukçu, sanatçı ve gazeteci kimlikleriyle bir grup “aydın”, öyle ya da böyle, şu ya da bu ağırlıkta, bir dönem AKP-FETÖ ortaklığına hizmet ettiler, “ideolojik gladyatörlük” yaptılar! İçlerinden çok azı, “hata yaptık” diyerek kamuoyundan özür diledi. Neo-liberal kurnazlık FETÖ kumpaslarıyla yıllarca Silivri’de yatan kıdemli gazeteci Hikmet Çiçek, FETÖ’nün “Solcuları” isimli bir kitap (Kırmızı Kedi Yayınevi) yazdı. Kitapta bu portrelerin dışında, bir de “tarihi vesika” olması nedeniyle, yukarıda özetlediğimiz işleri yapan aydınların da dahil olduğu bir isim listesi var: Abant Platformu’nun etkinliklerine katılanlardan “Ergenekon karartılmasın” diyerek imza verenlere, Türkçe Olimpiyatları’na katılanlardan “yetmez ama evet” diyerek FETÖ’nün yargıyı ele geçirme operasyonuna destek verenlere uzanan alfabetik bir tam liste. Bunun sembolik bir isimlendirme olduğunu anlayamamak ancak çok özel çabayla mümkün olur! Ama oldu! Bazı “neo-liberal aydınlar”, “Ben Abant’a hiç gitmedim ki” pişkinliği ile o listeye itiraz edip yeni bir “48’ler bildirisi” imzaladılar! Pes doğrusu! FETÖ’nün “Ergenekon karartılmasın” bildirisine imza atmışsın, FETÖ’nün yargıyı ele geçirme operasyonuna omuz vermişsin, aslında “FETÖ’ye hizmet edenler” gibi ağır bir başlığın altında listelenmeyi hak etmişsin, ama Hikmet Çiçek seni “oluşmasına omuz verdiğin” hukuktan koruyabilmek adına ismini “Abant Müdavimliği” gibi sembolik bir kavramın altına yazmış; sen ise kurnazca “Abant’a gitmedim ki” diyerek attığın imzayı gizlemeye çalışıyorsun!