Provocation to hostility, discrimination, and violence
Ankara-Washington ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine ilişkin bir düşünce sık tekrarlanıyor; ‘FETÖ ile mücadeleyi merkeze oturtup, diğer konuları görmezden gelmek yanlış olur. Bir an için FETÖ’yü kenara, PKK/YPG/PYD’yi merkeze alalım; 1980’lerden bu yana ABD ve İsrail’in bu örgütten, dört ülkeyi ama özellikle Türkiye’yi parçalayarak ‘müttefik bir taşeron devlet’ çıkarmaya çalıştıklarını herkes biliyor. Bu örgüt ile FETÖ’nün aklı ortak değil mi? Kim o akıl?. Kimi muhalefet parti ve odaklarının, iktidarı zayıflatma yolu olarak ABD, İsrail, genel olarak Batı’yla ilişkileri kutsayan dış politika önerilerini nasıl dikkate alabiliriz?FETÖ’nün ancak Batı’nın elbirliğiyle yenilebileceği, bunun için ABD ve Batılı ülkelerle ilişki kurulması, nihayet “bu iktidarın geçen bunca zamanda FETÖ’yü ABD ve Batı’ya iyi anlatamadığı” iddiasını kanıtlayacak delilleri de şu. Hasılı, neresinden tutsanız elinizde kalacak bir öneridir bu ve FETÖ’ne döndüğümüzde, eğer bu ülkenin tüm ulusal güvenlik mekanizmaları, “FETÖ yazılır ABD okunur” dediyse, 15 Temmuz’un ABD tarafından açık biçimde desteklendiği fikrindeyse, dahası Türk siyasi hayatının yaklaşık 80 yılına bu örgütün tohumlanmasıyla başlayan, gözden çıkarılamayacak Ankara’nın raydan çıkması ihtimaline karşı beslenip büyütülen bir örgüt ağı var ise. ‘FETÖ, AK Parti bir gün yoldan çıkarsa diye kurulmadı