Provocation to hostility, discrimination, and violence
Bir tarafta “Darbecilikten ve FETÖ'cülükten” yargılanan sanıklar. Öte tarafta Abdullah kod adlı devletin en önemli gizli tanığının, bu duruşmada Genelkurmay Başkanı Akar'ı da “FETÖ'cü” olmakla suçlaması. Şuraya geleceğim; Abdullah kod adlı tanığın, 25 Nisan'daki duruşmada Akar'ı “FETÖ'cülükle” suçladığını yazdık. Keşke yerimiz olsa da tüm tutanakları yayınlasak, öyle “renkli” bir duruşma olmuş ki; Tanığın neden “Abdullah” kod adını seçtiğini açıklamasından bazı sanıklar için, “Ooo Rafet Beyler de gelmişler” demesine, Abdullah'ın, ifadelerinden birisini gerçek adıyla imzaladığının ortaya çıkmasından bir sanığın, anasının ekmeğini birlikte yediklerini hatırlatması üzerine Abdullah'ın, “Allah razı olsun, ne oldu onların parasını mı istiyorsun? Vereyim istersen, istersen faiziyle vereyim” şeklindeki cevabına, FETÖ'nün, Abdullah'ı, “Bayan kılıklı arkadaşımız” diye fişlediği tartışmalarından Abdullah'ın sanıklara, “Mustafa Durmuş niye sormuyor ya?. İfadesinin başında geniş bir tablo çizip, “FETÖ”den ayrılmaya ne zaman karar verdiğini, sonrasında ne gibi çalışmalar yaptığını ve kimlerle görüştüğünü anlatan Abdullah, özetle şöyle devam ediyor: “4 Nisan 2016 tarihinde İzmir'e gitmemdeki gerekçe de şudur. Yani bu 2015'in başından itibaren başladı, kendisiyle 2015 YAŞ çalışmaları yaptığımızda ben özellikle Kara Kuvvetleri'nden şu an için 2015 yılında 26 tane Tuğgeneralin 25 tanesinin FETÖ'cü olduğuna dair kendi görüşümü ve bilgimi söyledim ve bunların hiç birisinde de yanılmadık çok şükür. 27 Ekim 2015 tarihinde MİT'e, özellikle MİT'ten çok önemli bir kişiye ertesi gün de MİT müsteşarının haberi olduğunun onun bana bilgisi geldi, özellikle Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar dahil olmak üzere yapılanmanın çok ciddi boyutlara ulaştığını, yani Hulusi Akar'ın emir subayı dahi işte Ali Yazıcı benim devremin olduğunu, ondan sonra Kurmayların aşırı miktarda yapılanmaya çalışıldığını, üst devrenin, bu oyunun son üst devrenin uzaklaşmasının, bu oyunun son halkası olacağını ve tehlikenin büyüdüğünü, özellikle Muhafız Alay Komutanı Kutsi Barış'ın da devremin FETÖ'cü olduğunu bildiğimi, Ali Yazıcı'nın FETÖ'cü olduğunu bildiğimi 27 Ekim 2015 tarihinde bildirdim. Ardından bu 3 devre 86-87-88 devlerinin uzaklaştırılmasının FETÖ'nün çok büyük bir projesinin olduğunu, kalan 3-5 kişi güvenilir vatan evladının da uzaklaştırılmaya çalışılacağının bir projesi olduğunu, değişik ortamlarda gerek Adalet Bakanlığı'nda, gerek işte siyasi ortamda, gerek işte basın ortamında tanıdığım insanlara ilettim. Müteakibinde 2016 YAŞ çalışmaları kapsamında 21 Haziran 2016 tarihinde Cumhurbaşkanımıza 358 Generalin 240 tanesinin FETÖ'cü olma ihtimalinin yüzde yüz yakın derece olduğunu kendim bizzat zarf kapatarak gönderdim. Daha 2012 yılında en son Genelkurmay seviyesinde bir abinin söylediği bizzat Fettullah Gülen'den duyduğu şudur; Necdet Özel özellikle, tam tarihini şu an hatırlamıyorum, Necdet Özel, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra artık bundan sonrasının tamamen bizim elimize geçtiğine dair yani tabi FETÖ, cemaatin eline, Fetullah Gülen'in eline geçtiğine dair bir beyanın olduğunu söyledi. Darbe öncesi 21 Haziran 2016'da 358 tane Generalin 240 tanesi bizim yaptığımız çalışmalarla FETÖ'cü olma ihtimalinin %99 seviyesinde %100'e yakın seviyede olduğunu Cumhurbaşkanımıza gönderdik. Şunu soruyorum, Hulusi Akar şu anda sizce FETÖ'cü müdür? Başkan Osman Pediz: Uygun değil, buna cevap verme. Bana FETÖ'cü diyor, ben içerideyim. Hulusi Akar'a da FETÖ'cü diyor, Hulusi Akar görevinin başında, Genelkurmay Başkanı olarak devam ediyor. Niye işimize geleni kabul ediyoruz, niye işimize geleni kabul etmiyoruz? Yani Genelkurmay Başkanına FETÖ'cü dersek, ona gücümüz yetmiyor, ona dokunamayız, diğerlerine dediği zaman dokunabiliriz anlayışını kabul etmiyorum. Siz şimdi dediniz ki, 300 tane general FETÖ'cü, Genelkurmay Başkanı da darbenin içerisinde