Provocation to hostility, discrimination, and violence
Doğan Grubu'nun paralel yapıya verdiği desteğin perde arkası deşifre oluyor. Paralel yapının eski ağabeylerinden Tamer Barış Terkeşli, Aydın Doğan ve ailesi ile grubun üst düzey yöneticilerinin, Fetullah Gülen'in emriyle 2006'dan 2011 yılına kadar emniyetin teknik imkanları kullanılarak izlendiğini, her hareketlerinin kaydedilip arşivlendiğini söyledi. "Aydın Doğan ve ailesi ile ilgili yapının içinde olduğum dönemde, okyanus ötesinden gelen talimatlar eşliğinde çalışmalar yapıldı" diyen Terkeşli, "Bu çalışma büyük bir özen ve gizlilikle yapılmıştı. Toplantımızda bu işe bakan abi, 'Aydın Doğan'ın artık hayatı bizim elimizde, ister servetine, ister hayatına istediğimiz an ipotek koyabiliriz' dedi" şeklinde konuştu. DOĞAN MEDYASI VE PARALEL MEDYA NASIL OLUYOR AYNI MANŞETİ ATIYOR? Paralel örgüte ilişkin soruşturmaya bakan savcılarla da yakın temas içinde olan Terkeşli, Akit'e özel açıklamalarda bulundu: "Son günlerde yaşanan akıl almaz birkaç hususla ilgili kamuoyunu geçmişteki birkaç olayı referans göstererek anlatmamın zamanının geldiğini düşünmekteyim. Özellikle nasıl oluyor da bir dönem paralel yapıyla taban tabana zıt ve hatta savaş içerisinde olan kişi, kurum ve kuruluşlar şu an bu yapının savcısı ve en büyük savunucusu haline gelmişlerdir! CHP'nin Genel Başkanı ve kurmaylarının, her gün Silivri Cezaevinin önünde ve değişik platformlarda sıkça "Cemaatin mahkemeleri yok hükmündedir ve cemaat bu yaptıklarının hesabını tarih önünde verecektir" söylemlerini, Fetullah Gülen'e "acilen faaliyetlerini askıya al" diyen MHP Genel Başkanına ve avanesini, KCK'ya birbiri ardına yapılan operasyonların yapıldığı günlerde HDP Eş Başkanı Demirtaş'ın konuşmaları henüz hafızalarımızdan silinmemişken, böylesine tepki dolu söylemlerin yerine ne oldu da bir anda fanatik derecede cemaatin bir numaralı savunucuları oldular? Ne dünyada, ne ahirette asla bir araya gelmesi mümkün olmayan paralel medya ve Aydın Doğan medyası nasıl oluyor da kol kola hatta aynı cümleleri manşete taşıyacak, kadar ciddi bir birlikteliğe soyunabiliyorlar? ANAHTAR KELİMELER: KASET, DOKÜMAN, TAPELER Şimdi bu kadar sorunun klişe ve klasik bir cevabı ve yaygın kanaat olan "düşmanımın düşmanı benim dostumdur" dan yola çıkarak hepsinin ortak bileşeni, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN düşmanlığı diye düşünebiliriz. Aslında doğru bir varsayım olduğunu aklen kabul ediyorum. Ancak gelgelelim özellikle paralel yapının 2004'ten sonra bu tür derin operasyonlarında yer alan biri olarak hiç de bu kadar basit yorumlanabilir bir durum olduğunu düşünmemekteyim. Paralel yapının mahrem dairesinde yer aldığım süre boyunca her türlü varyasyona karşı ileride kullanılmak üzere önemli kişi, kurum ve kuruluşların özel hayatı, usullü ve usulsüz mali iş ve işlemleri, illegal yapılan eylemleri ciddi bir titizlikle takip altına alınarak günü geldiğinde kullanılmak üzere emin yerlerde yedekte tutulduğunu bilmekteyim. Bu saklanan veriler hiçbir hedef şahıs için yabana atılacak ve cesaret gösterip kişinin elinizden geleni yapın diyebileceği bilgileri ihtiva etmemektedir. Bu kesimlerin cemaat seviciliğinin temelindeki anahtar kelime el altında tutulan ve kişilerin de içeriğinden bilgisi olduğu yapının elinde bulunan KASET, DOKÜMAN ve TAPELER'dir. TALİMAT OKYANUS ÖTESİNDEN Örnek verecek olursak; Aydın Doğan ve ailesi ile ilgili yapının içinde olduğum dönemde, okyanus ötesinden gelen talimatlar eşliğinde yapılan çalışmalardır. Bu çalışma büyük bir özen ve gizlilikle yapılmıştı. Şu an birçoğu yurtdışına kaçmış has dairede yer alan üst düzey yani kainat imamının katında bulunan abilerin bulunduğu ortamda dile getirilen bilgiler, Aydın Doğan ailesi ve Doğan medyası yöneticilerinin önüne konulmuşsa; ki muhakkak konulmuştur (yayınlarından anlıyoruz) vay onların hallerine. Hatırladığım kadarıyla Aydın Doğan, ailesi ve Doğan medyanın üst düzey yöneticileri 2006'dan 2011 yılına kadar yapı tarafından adım adım dinlenip izlenmişti. PARALEL, DOĞAN AİLESİNİ ESİR ALMIŞ Gazeteci ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği bir toplantıda özel konuşmaların yapıldığı bir ortamda, bu işlerden sorumlu olan bir abinin (isimleri vermek istemiyorum soruşturması devam eden bir konu olduğu için) konuşmaları aynen şöyleydi; "Aydın Doğan'ın artık hayatı bizim elimizde, ister servetine, ister hayatına istediğimiz an ipotek koyabiliriz" şeklindeydi. Bu söylem, yapının jargonunda o kişiyi her anlamda teknik nakavt edebilecek donenin ele geçirildiğini ortaya koyan bir söylemdir. Konuşmanın devamında, "İster vatan hainliği (Almanya ve diğer devletlerin Truva atı olduğu şeklinde ve ülkeyi karıştıracak operasyonel haberleri açısından aldığı talimatlar), ister mali yolsuzlukları (hangi bürokrata ve siyasiye ne kadar para ve hediye verdiği ve vergi usulsüzlükleri gibi), ister ailesinin arasında yaşanan özel meseleleri gibi birçok açıdan çalışmaların bittiği şeklinde konuşmalar yapıldı. Hatta Fetullah Gülen'in bu yapılan çalışmayı bizzat takip edip yönettiği ve incelediğini, sonuçları görünce de 'Maaşallah çok güzel, artık bu iş bitmiştir' minvalinde konuşma yaptığını övünerek anlatmıştı operasyonun yöneticisi olan şahıs." (Yeni Akit)