159,923 Publications 10,927 Intolerance 3,088 Attack on rights and dignity 159,835 Provocation to hostility 685 Provocation for genocide 149,781 News 10,125 Column Articles 917,048 Hate Fueled Writings

Hate Crime > Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)

10,927 found, 6120 - 6140 showing
29-01-2018
Habertürk
Sevilay Yılman  
 
Muharrem İnce’nin kazanma şansı var mı?
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
28-01-2018
Odatv
Odatv  
 
"Onlar benim çocuklarım"
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Sinop’ta göreve başladığı yıllarda FETÖ kumpasıyla soruşturma geçirmiş ve aklanmıştı. “Şimdi başıma gelen de bir kumpas” diyen Mukul, FETÖ yargılaması mağduru olarak İsviçre’ye iltica eden yazar Hüseyin Edemir’in, açlık grevini önceki gün bitiren öğretmen Semih Özakça ve Esra Özakça’nın da hocası. 40’ı FETÖ’den atıldı, ben tekim
28-01-2018
 
 
Herkesin merak ettiği SADAT’ın kurucusu konuştu
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından SADAT'ın kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'yi Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevine getirmişti. Gazete Habertürk'ten Kübra Par, Adnan Tanrıverdi'yle bir röportaj gerçekleştirdi. Tanrıverdi, hakkındaki iddialara cevap verdi... İşte o röportaj: - SADAT tam olarak nedir? Kuruluş amacı nedir? Hakkında pek çok spekülasyon var. - 1996 yılının temmuzunda, tuğgeneralliğimin 4’üncü sene­sini tamamlamak üzereydim. Kara Kuvvetleri Sağlık Daire Başkanlığı’ndaydım. Sırp- Bosna Savaşı yeni bitmişti. Bosna’daki Türk birliğine ve Bosna yönetimine destek ama­cıyla, Bosna’ya ziyarete gittik. Kafile başkanımız, o zamanın Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Çetin Doğan’dı. O yolculuk sırasında Çetin Doğan Paşa bir olay anlattı. MPRI “Military Prefessiyonal Resources Incorporated” isimli bir ABD özel savunma danış­manlık şirketinden bir yetkili, Genelkurmay Başkanlığı’na gelerek, şirketlerinin bünye­sine TSK’dan bir muvazzaf personel verilmesini istemiş. Sonradan öğrenilmiş ki bu şirket daha önce rahmetli İzzet Begoviç’e, Bosna ordu­sunu kurup, eğitip, donatıp hazır olarak Bosna Hersek’e teslim etmeyi teklif etmiş, Begoviç de “Türkiye kabul ederse olur” demiş. Özel savunma danışmanlık şirketle­rinin yeni yeni kurulmaya başlandığı yıllardı. Seyahat­ten döndükten 1 ay sonra ben kadrosuzluktan emekliye sevk edildim. Bu şirketlerle ilgili araştırma yapmaya baş­ladım. Sonunda Peter Waren Singer tarafından yazılmış 400 sayfalık “Kiralık Ordular-Özel Askeri Şirketler” isimli, 2009 yılında basılmış kitabı buldum ve okudum. Kitapta, MPRI şirketi ile birlikte 3 özel savunma danışmanlık şirketinin dünya üzerindeki bütün faaliyetlerinden, ayrıca 70 ABD şirketinin her birin­den de birkaç paragrafla hangi ülkelerde hangi faaliyetlerde bulunduklarından bahsedili­yordu. O zamanki tespitle Ame­rika’nın Suudi Arabistan’da 5 ayrı savunma danışmanlık şir­keti vardı. Bunların sermaye­leri 5 milyon dolardan fazla ve 1500’e yakın emekli askeri per­soneli var. Aşağı yukarı 5-6 bin kişilik askeri danışma heyeti, Suudi Arabistan’ın karar mer­cilerine yakın bir yerde faaliyet gösteriyor. Böyle faaliyet göste­rilince, Suudi Arabistan’ın veya başka bir ülkenin Ameri­ka’nın kontrolü dışında adım atamadığı sonucuna vardım. Kitabın yazıldığı tarihteki bilgilere göre, Örneğin Suudi Arabistan’da; VINNELL adlı şirket; stratejik mevkileri kollayarak rejimi koruyan “Suudi Ulusal Muhafızları”na eğitim ve danışmanlık hizmeti veriyor. BDM şirketi; Suudi Arabistan ordusuna ve hava kuvvetlerine lojistik, eğitim, istihbarat, danışmanlık ve operasyon hizmetleri veriyor. Booz-Allen Hamilton şirketi; harp akademilerini eğitiyor yönetiyor. SAIÇ Şirketi; donanma ve hava savunmasına destek hizmeti veriyor. O'Gara Şirketi; kraliyet ailesini koruma, yerel güvenlik güçlerine eğitim, kontr-terör ve meskûn mahal eğitimi sağlama hizmeti veriyor. ABD savunma bakanlığı ve dışişleri bakanlığı kontrolünde hizmet gören 70 özel savunma danışmanlık şirketi varken bu şirketlerin hizmet verdiği ülkelerin ABD’nin iradesi dışında hareket etmesinin mümkün olamayacağı düşünüldüğünde işin fecaati ortaya çıkıyordu. - Bunu fark edince “Biz de böyle bir şirket kurmalıyız’’ mı dediniz? - Evet, tabii. 2. Dünya Sava­şı’ndan sonra İslam ülkeleri­nin köklü askeri geleneği olan ülkelerin desteğine ihtiyaç duy­duğu anlaşılıyor. Türkiye’nin de köklü bir askeri geleneği var. “Bu ülkelerin kendi ayak­ları üzerinde kalması için emekli askerlerimizi organize ederek destek verelim” diye bir düşünce hasıl oldu. Dev­letimizin kontrolünde, eski Osmanlı coğrafyasındaki Müs­lüman ülkelere ihtiyaç duy­dukları hizmet verilmeliydi. Bu şirketler aynı zamanda ülke­mizin dış politikasının da bir enstrümanı olmalıydı. ASDER mensupları ile durumu istişare ettik ve 28 Şubat 2012 tarihinde Uluslararası Savunma Danış­manlık İnşaat, Sanayi ve Tica­ret Anonim Şirketi’ni kurduk. Kurulması da zaman aldı; bunu bürokrasiye ve siyasi iradeye anlatmak çok kolay olmadı. "İDDİALAR TAMAMEN İFTİRA!" - SADAT’la ilgili çok kritik iddialar var. Bunlardan en dikkat çekeni, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kampları olduğunu söylemesiydi. Ümit Özdağ da bu iddiayı sürdürdü ve bunların SADAT’la ilişkili olduğunu ima etti. Sizin Türkiye’de silahlı eğitim kamplarınız var mı? Bu iddialara ne diyorsunuz? - Tamamen iftira, hayal mah­sulü! Bunların SADAT’la alakası yok. Hiçbir eğitim tesi­simiz yok. Ümit Özdağ bunu 2017’nin temmuzunda da söy­ledi. 2012’de de bir gazete bu iddiaları ortaya attı. O gazete hakkında tekzip davası açtık ve kazandık. ABD’de yayınlanan ve “Kontrollü darbe” iddia­sını pekiştirmek, Cumhur­başkanı’mızı yıpratmak için ortaya atılmış bir pro­paganda haberini gerçek olarak algıladılar. Dev­lete böyle ağır bir iddiada bulunmak, bir siyaset insa­nına yakışmaz. Tabii bunun sonucu yargıdan çıkacak. - Web sitenizde bireysel eğitim vermediğinizi belirtmişsiniz. Ama yine de sorayım, sivillere yönelik askeri eğitim veriyor musunuz? - Bu tür asılsız iddialar SADAT’ın kurulduğu zamandan beri sürdürülüyor. Aslında mevzuatımız dikkatlice incelense SADAT’ın neye hizmet ettiği çok rahat bir şekilde anlaşılır. Kuruluş amacımıza uygun olarak dost ülkelerin devlet organlarını muhatap alıp kendi ülkelerinde kendi hukuki mevzuatlarına uygun olarak kurumsal bazda danışmanlık, eğitim ve donatım hizmeti veriyoruz. Bunun dışındaki yakıştırmalar, mesnetsiz ve iftira niteliğinde... "BANA GELİP ‘CUMHURBAŞKANI’NI SİLAHLARLA KORUYALIM’ DİYORLAR" - Halk Özel Harekât (HÖH) gibi sivillere yönelik askeri yapı­lanmalara nasıl bakıyorsunuz? - HÖH’ü tanımıyorum. Askeri yapılanma içinde olup olmadığını da bilmiyorum. Ama her tür sivil silahlı örgütlenme tehlikelidir, gerekmez, uygun değildir. Bunlar kontrol edilemez. Devletin emniyet güçleri yeterlidir. - Bu anlamda HÖH gibi yapılanmalara sıcak bakmıyorsunuz, öyle mi? - Sivil silahlı organizasyonlar, prim verilecek veya tasvip edile­cek bir hareket olarak kabul edile­mez. Uçuk insanlar yok mu; elbette var. Bana gelip “Cumhurbaşkanı’nı silahlarla koruyalım” diyorlar. Neden öyle bir şey istediklerini sordu­ğumda, devletin Silahlı Kuvvetler’ine güvenilmeyebileceğini söylüyor­lar. “Peki size nasıl güvenilecek?” diye soruyorum. Ben de militarist yapıya sahibim zannediyorlar. İnce­lediğiniz zaman, adamın psikolo­jik bir sorunu veya eksik bir tarafı var; normal bir insan böyle düşün­mez! (Gülüyor) Bizimle ilgili çok asıl­sız haber yaptılar. Buraya gelip “Siz kontrgerilla merkeziymiş­siniz, öyle mi” diye sordu­lar. “Bana baktığınızda öyle bir şey görüyor musu­nuz?” deyince güldü­ler. Ertesi gün “İslami gladyo merkezi” diye haber çıktı. Bu sefer de “Efendim siz İslami gladyo merkeziymiş­siniz, doğru mu?” diye sordular. “60 tane İslam ülkesi var ve bunların her birinde benim örgütüm var. Parmağımı kaldırıyorum, bu devletler darbe yapıyorlar, iktidara geliyorlar ve benden emir alıyorlar” dedim. Öyle deyince yine güldüler. Ama maalesef yine böyle haberlere devam ettiler! - Peki, Cumhurbaşkanı Danışmanlığı’na nasıl getirildiniz? Erdoğan ile nasıl tanışmıştınız? - Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı İstanbul Belediye Başkanlığı’na adaylığını koydukları, benim de İstanbul Maltepe’de tugay komutanı olduğum 1994 yılında tanıdım. Samandıra’nın belde baş­kanı, Sayın Mehmet Sekmen Bey vasıtası ile Maltepe Kışlası’nda bizi ziyarete geldiler. Bu ziyaret, ilerleyen zaman içinde dostluğa vesile oldu. 28 Şubat postmodern darbesi son­rasında kendilerini daha yakından tanıma imkânım oldu. İhtiyaç duy­dukları zamanlarda ihtisasım olan konularda istişarelerde bulunduk. 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimin­den sonra Cumhurbaşkanı Başda­nışmanı olarak davet edildim. "SADAT'I ABARTIYORLAR" - Geçen hafta Afrin harekâtı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında yapılan “Güvenlik Zirvesi”nde siz de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yanında yer alırken gördük. O toplan­tıya hangi sıfatla davet edildiniz? SADAT kurucusu olarak mı? - Ben “Güvenlik Zirvesi”ne Cum­hurbaşkanımızın “Güvenlik Politi­kaları” konusundaki başdanışmanı olarak katılıyorum. Afrin konulu zir­veye de bu sıfatla katıldım. MİT Müs­teşarlığı ile fiili bir bağlantımız yok. - Peki; hükümetin, AK Parti’nin veya Cumhurbaşkanlığı’nın SADAT’a resmi ya da gayriresmi olarak maddi desteği var mı? - Hayır, hiçbir destek almadık. Böyle bir şirket Türkiye’de ilk kez kuruldu. Kurulduğu zaman herkes, “Nasıl olur?” gözüyle baktı. Hatta İstanbul Ticaret Odası’na şirket sözleşmesini gönderdiğimiz zaman, okuyan hanımefendi kâğıdı elinden düşürmüş. “Siz bu yetkiyi nereden alıyorsunuz?” deyince biz de, “Bunu engelleyen hangi kanun var? Biz bu şirketi şirketler kanununa göre kuruyoruz” dedik. Oradan Ticaret Bakanlığı’na, daha sonra Savunma Bakanlığı’na, ardından Genelkurmay’a gitti. Oraları harekete geçirdi. Hatta o zamanın başbakan yardımcısı bizi çağırıp, “Ooo paşam, ordular kurup silah yapıyormuşsunuz. Bizim silahlı kuvvetlerimiz yok mu?” dedi. Ben de Bosna’yı anlattım. Bizi dinlediler. Dinledikleri zaman, “Bu benim omzumda bir mesuliyet. Ben 70 yaşından sonra para kazanmak için bu şirketi kurmuyorum. Birikimimin bir zekatı, bir misyon için kurdum. Dolayısıyla, ‘Sizin kuruntunuz bu. Biz devlet olarak tüm bunların altından kalkarız. Silahlı kuvvetlerimiz o 70 şirketin karşısında durur’ diyorsanız ben bu sorumluluğu sizin omuzlarınıza bırakıp, kapıdan içim rahat çıkar giderim” dedim. Ondan sonra böyle bir ihtiyaç olduğunu anladılar. İnceleme yaptılar. Sürekli de takip ediyorlar. Bizim yasadışı bir şeyimiz yok. - O konuştuğunuz başbakan yardımcısı kimdi? - O zamanki Cumhurbaşkanı’mızın görevlendirdiği başbakan yardımcısıydı. Onlar bizi çağırdılar. Gittik. Ayrı bakanlıklardan üç tane danışman gelmişti ve Bülent Arınç Bey de oradaydı. Danışmanlarına, “Bizim devlet geleneğimizde böyle bir şey var mı?” diye sorunca onlar, “Yok” dediler. Ardından bana dönünce, “Benim askeri birikimim var. Dünyada 70 tane savunma şirketi var. Biz de, Dış politikamızın bir enstrümanı olarak bu tür şirketleri kuralım, kontrol edelim, hatta sayısını artıralım” diye teklif ettim. Tabii devlet bürokrasisi de bunu çabuk kavramadı ve “5201 ve 5202 sayılı, Savunma Sanayi Üretiminin Güvenlik Yasaları kanunu kapsamının dışındasınız, çünkü üretim yapmıyorsunuz” dediler. Böyle olunca şirket de “Ben Türkiye’de bununla ilgili bir şey yapmıyorum. Hizmet verdiğim ülkelerin kendi mevzuatında uygun şekilde oralarda hizmet veririm” dedi. Türkiye’de hiçbir hizmetimiz yok. Bu tür şirketler, o ülkelerin silahlı kuvvetler mensuplarının alacağı eğitimleri burada versin, bunun eğitim alanları olsun ve Milli Savunma Bakanlığı da bunu kontrol etsin istiyoruz ama yasalar izin vermiyor. “Türkiye’de savunma sanayi hizmet sektörü oluşsun” diye iki kanunda değişiklik teklifimiz var. O teklifler yapıldıktan sonra SADAT belki uluslararası eğitim vermek üzere burada tesisler oluşturabilir. Ama şu an böyle bir şey yok. - Bunun kanuni altyapısı olmadığı için yabancılara Türkiye’de eğitim veremiyorsunuz yani? - Veremiyoruz. - Sizin AK Parti ile bağınız var mı? - AK Parti ile gönül ve oy veren seçmen bağlantım vardır. Parti üyesi değilim. - 15 Temmuz’dan sonra orduda yeniden yapılanma oldu. Ordunun bu yeni yapılanmasında sizin tavsiyeleriniz oldu mu, o tavsiyelere ne ölçüde paralel gelişmeler yaşandı? - Ben 15 Ağustos’tan itibaren danışmanlık yapıyorum. Ama benim 2012’den beri yeni Anayasa çalışması için çalışmalarım, makalelerim var. “İç güvenlikle dışa karşı savunma birbirinden ayrılmalıdır” diyorum. Savunma konseptimiz, “Tehdit sınırların ötesinde tespit edilsin ve yine sınırların ötesinde bertaraf edilsin” olmalıdır. Onun için silahlı kuvvetlerimiz tek görevi dış tehdidi önlemek olsun. İçerideki güvenlik meselesi de iç güvenlik elemanlarımız, yani emniyet ve jandarma tarafından yapılsın. İç güvenlik, iç hukukun uygulanmasını gerektirir. Askerin işi uluslararası savaş hukukuna göredir. - Ama sizin bu söylediğiniz durumda PKK ile mücadeleyi de jandarma ve polis yürütmeli... Evet, jandarma ve polis yapsın. Askerin eğitimine göre, karşısındaki ya dostu ya düşmandır. Düşmansa öldürür. - Peki, sizin tavsiyelerinizden bugün hayata geçen ne var? “Jandarma Genel Kurmay’dan ayrılsın” diyorduk, ayrıldı. Ama biz bunu 15 senedir söylüyoruz. - Peki bu adımların atılması için Cumhurbaşkanı’yla veya danışmanlarıyla görüştünüz mü? Hayır, ben sadece makalelerimi yayınladım. - Yani Cumhurbaşkanı direkt sizi dinleyerek bazı adımlar atması söz konusu oldu mu? Hayır, daha önceden yayınladığım yazılarımı biliyorlar. Daha önce Cumhurbaşkanı iken Sayın Abdullah Gül ile görüştürmek istemişler, “Biz Adnan Paşa’nın makalelerini okuyoruz, inceliyoruz zaten” demiş. - Adnan Bey, bir kez daha sorayım; AK Parti’nin ideo­lojik çizgisine uygun şekilde bir parti ordusu hazırladığınıza dair bir iddia da var, ne diyorsunuz? Ben böyle bir fikrin tam karşısın­dayım! Partinin silahlı gücü ya da silahlı milislerin oluşması son derece yanlıştır. “Devletin resmi silahlı gücü dışında silahlı militanlar olsun” fik­rine taban tabana karşıyım. Ayrıca Cumhurbaşkanı’mız, güncel olaylara ilişkin kararlarını resmi kurullarla alır. Danışmanlar buna etki edemezler. - Gücünüzü biraz abartıyorlar mı yani? Abartıyorlar! Ben de şaşırıyorum hatta “Biz neler yapabilirmişiz meğer” diyorum! Gülüyorum açık­cası... Böyle bir şey mümkün değil. Çok saf, temiz duygularla İslam ülkelerine, Silahlı Kuvvetler’imi­zin tecrübelerini nakletmek istedik. Hepsi bu... Ayrıca İslam ülkeleri­nin birlik olmasını istiyoruz, bu bizim “kızıl elma”mız. Peki SADAT neden şüphe uyandırıyor? Neden hep tartışmaların odağında? SADAT’a saldırı okyanus öte­sinden başladı. Michael Rubin, ABD’den SADAT hakkında yazılar yazmaya başladı. Hain FETÖ’nün hoparlörü Suat Avni sazı aldı. Meh­met Eymür de iftiralara katıldı. Sal­dırı ABD’den geldiğine göre, İslam ülkelerindeki etkili faaliyetlerin­den rahatsız olunduğundan dolayı SADAT tartışma konusu yapıldı. Son zamanlarda da ben Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı’na getirildiğim­den Cumhurbaşkanı’mıza saldırı için SADAT ve şahsım mesnetsiz iddia­larda kullanılmak isteniliyor. "SADAT"IN TÜRKİYE’DE HİÇBİR FAALİYETİ YOK" - Türkiye içerisinde SADAT’ın faaliyeti var mı, varsa nedir? - Yoktur. - TSK’ya veya emniyet teşkilatına danışmanlık veriyor musunuz? - Tekrar söylüyorum. SADAT, yurtiçinde emniyet teşkilâtına, TSK’ya ve başka hiçbir kuruma, örgüte veya sivil şahsa danışmanlık ve eğitim hizmeti vermemektedir. - SADAT, sadece yabancı ülkelerdeki resmi silahlı kuvvetlere mi danışmanlık veriyor, yoksa milis güçler, alternatif ordular oluşturmak gibi şeyler de yapıyor musunuz? - SADAT, ülkelerin resmi silahlı kuvvetleri­nin ihtiyaç duydukları alanda danışmanlıkla­rını yapmak, eğitimlerini vermek, harp silah, araç, gereçlerinin temini konusunda yardımcı olmak için kurulmuş bir şirket. Milis kuvveti veya o ülkelerdeki silahlı grupları destekleyip de ülkelerin devrilmesi, zor duruma sokul­ması gibi bir misyonu yok. Türkiye’nin dış politikalarına uygun olan ülkeler seçiliyor. - Peki, yurtdışında kaç ülkede hizmet veriyorsunuz? - Şu anda tek bir ülkede faaliyetimiz var. Hangisi olduğunu söylemeyelim çünkü onların da kendi mahremiyeti var. - Tam olarak ne hizmeti veriyorsunuz yabancı ülkelerde? - Savunma planlamalarında birinci mesele tehdidin değerlendirilmesi, ikinci mesele buna karşı gücü geliştirmek, üçüncü mesele de tehdide karşı kullanılacak bu gücün planlanmasıdır. Bu konuda ihtiyacı olanlara en üst seviyede danışmanlık yapıyoruz. Bunun dışında, eğer kendi ülkesinin savunmasında dışarıdan eğitim alınmasını gerektiren konular varsa yine bizim ihtisas alanımız içerisindedir. Emekli askerlerden bu konularda becerikli olanları oralara danışman veya eğitici olarak gönderiyoruz. Silahlı bir grubun başına değil, devletin resmi silahlı kuvvetlerinin veya resmi savunma sanayii sistemlerinin bünyesi içerisine, projelerde danışmanlık yapmak üzere gidiyorlar. - “Yalnızca resmi silahlı kuvvetlere eğitim danışmanlığı veriyoruz” diyorsunuz. Ama donanım, teçhizat da sağlıyorsunuz sanırım? - Evet, mesela silahı, aracı-gereci var ama kullanamıyor. Biz tabii Türkiye’yi baz alıyoruz. Türkiye’nin ürettiği silahların pazarlayıcısı gibi de hareket ediyoruz. O ülke gelip bize nelere ihtiyacı olduğunu söylüyor, biz de gelip Türkiye piyasasını araştırıyoruz. - Başka ülkelerden silah, araç-gereç temin ediyor musunuz? Evet, başka ülkeler de olabiliyor. Mesela Güney Kore’den talep ettik, veremediler. Ukrayna ile de temasımız oldu. Başka ülke yok. - Peki TSK’ya veya emniyete teçhizat tedarik ediyor musunuz? Hayır, SADAT, TSK ve Emniyet teşkilâtına hizmet ve malzeme alımı hizmeti vermiyor. Dediğim gibi kurumlarımızın dış pazarlarını geliştirmek ve dost ülkelerin ülkemiz standartlarında ihtiyaçlarını karşılamaları için gayret sarf ediyoruz. - Peki yabancı ülkelere harp silah, araç, gereç teçhizatlarının tedariklerini hangi yasal düzenlemelere tabi olarak yapıyorsunuz? - Savunma sanayi ürünlerinin üretimi, yurt içinde ve uluslararası alanda dolaşımı kontrole tabidir. Yurt içinde Milli Savunma Bakanlığı 5201, 5202 sayılı kanunlara uygun olup olmadığı yönüyle, Genel Kurmay Başkanlığı ülke savunmasına etkisi yönüyle, Dışişleri Bakanlığı da uluslararası anlaşmalara göre ilgili ülkeye ambargo olup olmadığı yönüyle olur vermeden bu malzemenin dolaşımı mümkün değildir. Uluslararası denetim de BM Güvenlik Konseyi kararları, Cenevre Silahsızlanma Sözleşmesi ve Ülkeler arasındaki anlaşmalar gereği olarak savunma sanayi ürünlerinin dolaşımı kontrol edilmektedir. SADAT için de aynı hükümler geçerlidir. SADAT GİBİ 30-40 ŞİRKET DAHA OLMASI LAZIM’ - Türkiye’de SADAT ile aynı hizmetleri veren başka şirketler var mı? - SADAT bu alandaki tek misyon şirketi ama bence SADAT gibi 30-40 şirket daha olması lazım... ‘SADAT SEYİTLER ANLAMINA GELİYOR’ - SADAT’ın adı nereden geliyor, Nakşilikle bir ilgisi var mı? - Hayır, alakası yok. Savunma Danışmanlık’a kısaltma arıyorduk. “SADAT”ın Arapçada “seyitler” anlamına geldiğini öğrenince bu ismi koyalım dedik. - SADAT’ın Reis anlamına geldiğini iddia edenler olmuş... - Seyit anlamına geliyor, reis değil.  - Nakşibendîlikle bir ilginiz var mı? - Gönül bağı var. Emekli oluncaya kadar herhangi bir tarikatla, cemaatle ilişkim yoktu. Babam imamdı, Birinci Dünya Savaşı sırasında Uşak’ta medresede okumuş. Aileden dindar bir insanım. Silahlı Kuvvetler’deyken herhangi bir meşrebe dahil olmamız söz konusu değildi. Ama Silahlı Kuvvetler’den ayrıldıktan sonra cemaatleri dolaştım, “Darbe geliyor ve bu darbenin hedefinde de siz varsınız” dedim. O zaman cemaatleri tanıdım. - Röportaj için içeri girdiğinizde çalışanlar eli­nizi öptüler. Bunun özel bir anlamı var mı? - Bu sonuçta kültür. Elimi öptürmek istemi­yorum, genç görünmek istiyorum ama herhalde yaşlılıktan dolayı hürmet gösteriyorlar. Bir tarikatın lideri değilim Kübra Hanım! (Gülüyor) ‘SURİYE’DE HİÇBİR FAALİYETİMİZ OLMADI’ - SADAT’la ilgili en çok ortaya atılan iddialardan biri Suriye’deki muhalif grupları eğittiğiniz yönünde. SADAT’ın Özgür Suriye Ordusu’nu veya başka muhalif gruplara yönelik örgütlenmesi var mı? - Hayır. Suriye’nin içerisinde veya dışarısında herhangi bir eğitim veya örgütlenme faaliyeti olmadı. 2012’de, Suriye devriminin yeni başladığı zaman Hatay’ın güneyinde mülteci kampında Özgür Suriye Ordusu’nun kurucularından Riyad El Esad adında bir albaydan bahsettiler, onu ziyarete gittik. Ziyarete gidişimizin sebebi rejimin yaptığı katliamları Türkiye’nin bir tehdit olarak görmesiydi. Suriye’de Muhalefet dağınıktı. Henüz Özgür Suriye Ordusu yoktu ve oradaki gerçekleşecek bir muhalefetin organizasyonu için görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerimizin tamamını devletin ilgili kademelerine rapor halinde ilettik. Görüşmelerimizde Riyad el Esad, “Rejimden ayrılan askerler var. Bu askerler bize katılacaklar, fakat aileleri orada. Ailelerin geçimini temin edebilirsek, onlar vasıtasıyla süratle Suriye muhalefetini organize edebiliriz. Ailelerin her birine 100’er dolar maaş versek onlar bize katılırlar. Ayda 25 bin dolar civarında bir para desteğine ihtiyacımız var” dediler. - Sizden para dışında bir şey talep ettiler mi? - Silah, malzeme talep ettiler. Biz de Suriye’yi bağımsız olarak demokratik bir düzen içerisine sokmak istiyorlarsa dış ülkelere bağımlı kalmamalarını, silahlarını rejimin kendi depolarından temin etmelerini tavsiye ettik. - O görüşmenin akıbeti ne oldu? - Onlar İstanbul’a geldiler. İhvan-ı Müslimin o dönem direnişin siyasi kanadını oluşturuyordu. Fakat ikisi birbirleriyle anlaşamadılar. Böyle devam ederken SADAT olarak bu teklifi ilgili makamlara götürdük, ancak olumlu cevap alamadık. - Yani Türkiye hükümeti onların talep ettiği para yardımını reddetti. - Reddetti değil umursa­madı. Sonra Riyad el-Esad Suriye’ye geçti. Orada ara­cını bombaladılar ve bir bacağını kaybetti, pasif bir duruma düştü. Bunun dışında Suriyeli herhangi bir muhalif grubu destekle­mek gibi bir durum olmadı. - SADAT’ın Suriye’ye ilişkin tek girişimi bu mudur? - Evet, budur. - SADAT’ın Suriye’de herhangi bir gruba yardımı oldu mu veya SADAT üyelerinin Suriye’de bir operasyona katılması söz konusu oldu mu? - Hayır. Riyad el-Esad, Türkiye’de mülteci kampında kaldığı sırada gerçekleşen görüşmelerimiz var. Bunun dışında Suriyeli herhangi bir muhalif grubu desteklemek gibi bir durum olmadı. Savunmayla ilgili Türkiye’ye gelen heyetler, resmi görüşmelerini gerçekleştirmelerinin ardından SADAT ile de görüşürler. Bunun gibi görüşme talepleri olmuştur. - Hangi gruplarla? - Şimdi hatırlamıyorum, çünkü çok grup var. Bizi bilenler, tutunmak için bir dal arayanlar bir faydası olur umuduyla görüşmek istiyorlar. Sadece taleplerini bize intikal ettirecek görüşmeler bunlar. "ÖSO SADAT’IN HİZMETLERİNİ FİNANSE EDEBİLECEK GÜÇTE DEĞİL" - Yine başka açıdan sorayım. Türkiye, ÖSO ile ortak operasyon yürütüyor. Orada muhalif grupların desteğe ihtiyacı olabilir. SADAT neden Türkiye’nin orada işbirliği yaptığı gruplara eğitim danışmanlığı vermedi? - SADAT, hizmet alıp hizmet satan ticari bir şirket. Amacı kâr değil misyon. Dolayısıyla, bir hizmeti vereceği zaman onun karşılığında bir ücret de alması lazım. O grupların böyle bir ödeme imkânı yok. Eğer olsaydı, Türkiye’nin de müsaadesiyle Özgür Suriye Ordusu’na eğitim verirdik. Onlar bunu finanse edebilecek güçte değiller. Biz bunu tamamen proje olarak o dönemde hükümete intikal ettirdik, “Bunların böyle bir eğitime ihtiyacı var. Türkiye bu eğitimi desteklerse, biz bu grubu 1 senede rejimle mücadele edecek duruma getiririz. Türkiye kendisi desteklerse 6 ayda getirir. Ya siz resmi olarak destekleyin ya da bize imkân sağlayın, biz destekleyelim” dedik. Ancak o tarihlerde de bu gün de Suriye’de SADAT’ın bahsettiğim istişare türü dışında aktif ve operasyonel bir faaliyeti olmadı. - “Keşke destekleselerdi” diyor musunuz? - O zaman çok daha yeniydi. Bu olaylar 2012 yılında oluyor. 2012 henüz Amerika’nın, Rusya’nın veya küresel güçlerin bölgeye aktörlerini sokabildiği bir dönem değildi. Tabii şimdi bölgede öyle hareket ediyorlar ki birtakım silahlı muhalif grupları parayla kendi istikametlerine çevirmek için gayretleri var. O bakımdan, Türkiye daha önce ÖSO ile ilişki kurmuş olsaydı bu kadar ıstırap, bu kadar mülteci olmazdı; bu kadar kan akmaz, dünyanın rotası da bu denli oraya çevrilmezdi ve her şey daha erken sonuçlanırdı kanaatindeyim. - Libya, Çeçenistan gibi iç çatışma yaşayan ülkelerde faaliyetleriniz oldu mu? - Çeçenistan’ da hiçbir faaliyetimiz olmadı. Libya’da, 2013 yılı ilk yarısında SADAT mensuplarından oluşan bir heyet iki defa, birincisinde Trablus’taki, Devrimin kuvvetli askerlerinde 2. Piyade Alay Komutanı Albay Fiturî Halife Salim Giribil ile ikincisinde Mekanik Elektrikli Mamuller (MEM) Şirketler Grubu Genel Müdürü Dr. Salem K. Adwib ile görüştü. Bu iki kurum temsilcileri de iki defa Türkiye’de SADAT’ı ziyaret ettiler. Bu görüşmeler sonucunda 2. Piyade Alay kışlasında dünya standartlarında bir pentatlon spor tesisleri inşası, Libya askeri spor kulüpleri ile TSK arasında sportif etkinlikler yapılması için “İyi Niyet Protokolü” ve ayrıntılı olarak gezdirildiğimiz MEM Grubuna ait dört ayrı bölgede konuşlandırılmış askeri fabrikadan birinin Libya Kara Kuvvetleri için Tank ve Zırhlı Araç Bakım-Onarım ve modernizasyon merkezi haline getirilmesi için ayrı bir “İyi Niyet Protokolü” İmzalandı. Pentatlon projesi hazırlandı. Bakım, Onarım ve Modernizasyon Merkezinin durumunu tespit maksadıyla Trablus’a gitmeye hazırlanan 10 kişilik teknik elemanlardan oluşturulan SADAT heyetinin Libya’ya üçüncü gidişi hareketinden 6 saat önce alınan haberle durdurulmak zorunda kalındı. Ağustos 2013’de eski Tümgeneral Halife Hafter’in Bingazi’de karşı darbeye kalkışması sonucunda Libya’da istikrar bozuldu. Askeri ve sivil iradede değişiklikler oldu ve SADAT-Libya projeleri gerçekleşemedi. Yemen’de ise benim başkanlığımda oluşan bir heyetle Eylül 2012 ayının ikinci yarısında Yemen devriminin kuvvetli adamı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tümgeneral Ali Muhsin El Ahmar’ı ziyaret ettik ve kendilerine ihtiyaç duyabilecekleri SADAT’a ait eğitim kabiliyeti hakkında brifing verdik. Eğitime talip olmakla birlikte masraflarını kendilerinin karşılama imkânına sahip olmadıklarını, Türkiye’nin finanse etmesi halinde kabul edeceklerini bildirdiler. Türkiye’de hükümet yetkililerine ulaştırılan teklif cazip bulunmadığından Yemen ile de irtibat kesildi. Kanaatimiz odur ki devletimizle ve onun kontrolünde o tarihlerde Libya, Suriye ve Yemen ile elele verilebilseydi, bu kadar kan akmazdı, bu ülkelerdeki kargaşa ve istikrarsız durum bu güne kadar devam etmezdi. "PARALI ASKER TİPİ BİR ORGANİZASYON VE HİZMETİMİZ YOK" - Kaç personeliniz var, rütbeleri nedir? - Bu soruyu ticari şirketlere sorulan yanlış bir soru olarak değerlendiriyorum. Bir proje neyi gerektiriyorsa onun için kadro oluşturuluyor ve o kadroyla çalışma devam ediyor. Bunlar savunma ve güvenlik alanında danışmanlık yapabilecek sayı, rütbe ve yetenekteler. Ancak hiçbir şekilde ne içeride ne de dışarıda paralı asker tipi bir organizasyon ve hizmetimiz yok. - Peki, geçmişte üyelerinizi 5 bin dolar maaş ile çalıştırdığınıza dair haberler çıkmış. SADAT finansmanını nasıl sağlıyor? - SADAT’ın bir sermayesi vardı, 2015’te bu sermayeyi artırmak mecburiyetinde kaldı. Çünkü işletme gideriniz oluyor ama uzun bir süre geliriniz olmuyor. Böyle olunca da ayakta kalabilmek önemli. Hissedarlarımıza başlangıçta, “Bu bir kâr müessesesi değil, misyon işidir. Kaybettiğiniz zaman üzülmeyeceğiniz miktarda bir sermayeyle buraya ortak olun” dedik. Arkadaşlar da buradan gelir beklemiyorlar. Sonuçta o söylediğimiz miktar, herhangi bir şekilde ülkenin ihtiyacı olduğu zaman oraya göndereceğimiz nitelikli insana vereceğimiz para. O parayı karşı taraftan alacağız. ‘15 TEMMUZ GECESİ SADAT’A ÜYE OLANLARDAN HİÇBİRİSİ SİLAHLI BİR ŞEKİLDE MEYDANLARA ÇIKMADI’ - Özellikle 15 Temmuz’dan sonra sivillere yönelik silahlandırma, eğitim birimleri oluşturuluyor iddiaları var. SADAT’la ilişkisi var mı? Yoksa bile sizin bu tür yapılanmalara dair gözleminiz var mı? - Yok. 15 Temmuz’da yaşanan tecrübeyle sivil toplumun daha organize olması konusunda bir düşünce var ama silahla değil. Sivil toplum kuruluşlarında, bu tür bir olay gerçekleştiği zaman, nasıl daha iyi organize olunabileceği konusunda tartışmalar olmuştur. - Peki, siz Cumhurbaşkanı danışmanı olarak bu tür bir sivil toplum örgütlenmesi içinde misiniz? - Hayır. Ben sivil toplumdayken bunun içerisindeyim. Mesela, 2008’de Temel Hak ve Özgürlükler adlı bir platformumuz vardı ve yaklaşık 17 sivil toplum kuruluşu buna üyeydi. O zaman da 27 Nisan muhtırası verilmişti, darbe söylentileri vardı. O dönemde aşağı yukarı her hafta o platformdakilerle toplantı yaptık. Bu toplantılarda, “Eğer bir darbe olursa, darbeciler, ‘Sokağa çıkmayın’ derlerse sokağa çıkacağız, tersi olursa sokağa çıkmayacağız. Sokağa çıktığımız zaman da darbeci kışlaları işgal edeceğiz” diye bir karar aldık. Bunu deklare ettiğimiz zaman Kara Harp Okulu, sivillerin kışlaları işgal etmesi durumunda nasıl tedbir alınacağına dair tatbikat yaptı. - Peki 15 Temmuz’da sivillerin örgütlenmesinde SADAT’ın etkisi oldu mu veya o gece SADAT üyeleri ellerine silah alıp sokağa çıktılar mı? - 15 Temmuz 2016 gecesi, bir vatandaş olarak darbeye karşı münferit tepki koymanın dışında ve “ne yapılması gerektiğini” soran eş-dost-yakınlara, “Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyun demenin” dışında her hangi bir eylemimiz ve söylemimiz olmadı. - SADAT’a üye emekli askerlerden o gece eline silah alıp, silahlı direnişe katılan oldu mu? - Hayır, kesinlikle olmadı. SADAT’a üye olanlardan hiçbirisi silahlı bir şekilde meydanlara çıkmadı. - Normalde refleks olarak çıkmalarını beklemez miyiz? Siz emekli bir askersiniz ve darbeye karşısınız. Darbe oluyor, silahınızı alıp çıkmak istemez misiniz? - Hayır. Silahını alıp çıkan olmadı. Sadece sokağa çıkanlar, çevresindeki insanlara veya karşısındaki askerlere askeri birikimleriyle müdahale ederek münferit girişimlerde bulundular. - Peki siz 15 Temmuz gecesi darbe olduğunu öğrendiğinizde ne yaptınız? - O akşam Marmara Ereğlisi’ndeki yazlığımdaydım. Darbeyi aşağı yukarı 10 buçuk 11 gibi öğrendim. Radyo, televizyon dinlemeye başladım. Oradan İstanbul’a nasıl geleceğimi düşündüm. Darbecilere karşı, “Bunlar haindir, başları Amerika’dadır. Onların kontrolü dışında hareket edemezler” şeklinde beyanatlarım var. Ayrıca ölüm listelerinde olduğuma dair bilgim de var. Durum netleşinceye kadar orada kaldım, ondan sonra İstanbul’a intikal ettim. Cumhurbaşkanımızın çağrısı olunca, “Ne yapalım?” diye arkadaşlarımızdan soranlar oldu. Ben de onlara, “Çağrıya uyun” dedim. - 27 Nisan muhtırasından sonra kışlaların siviller tarafından işgal edilmesi konusunda toplantılar yaptığınızı anlattınız. Peki 15 Temmuz gecesi sivillerin darbecilere karşı direnmesinde ya da belediye kamyonlarının kışlaların önüne çekilmesi gibi stratejik hamlelerde sizin etkiniz/tavsiyeniz oldu mu? - Olmadı, çünkü o gece çok süratli gelişti. Ama “AK Parti’nin üyelerini ilçe merkezine topluyorlar” diye haberler geldi. Yani onlar kendileri organize olmuşlar. - Soruyu başka bir açıdan da sorayım. 15 Temmuz gecesi sivil direnişte gördüğünüz eksikler yanlışlar var mıydı? - Darbe bir suç, organize bir işlem ve devletin imkânlarının milletin iradesi dışında kullanılmasıdır. Böyle bir güç ortaya çıktığı zaman bunu milletin kendinden başka önleyecek gücü olmayabilir. 15 Temmuz’a nazaran daha sistemli olunabilir. Tankın üzerine heyecanla yürüyen insan yerine, şuurlu bir şekilde tanka giden; tanka nereden binildiğini, tankın nasıl açıldığını bilen kişiler organize edilirse, yaralanabilecek sivillere sıhhi ilk yardımın yapılması için hazırlıklı olunursa, o zaman sivil toplum direnişi daha etkili olur. O gece herkes tankın altına girdi, üstüne çıktı. Tankın ezdiği insanlar oldu. Yaralananlara ilk yardım gecikti. Ateşin üzerine yürüdüler. O topluluk daha planlı olabilirdi. Liderleri yoktu. - Peki, bundan sonrakibir darbe girişimine karşı böyle bir şey olmalı mı? - Evet, olmalı. 15 Temmuz sadece Türkiye’deki darbecileri caydıran bir karşı koyma değildi; dünyaya, “Türkiye’ye herhangi bir fiili askeri güç kullanırsanız, Türkiye’nin askeri gücü olmasa bile bu halk sizi durdurur” mesajı verildi. Bu müthiş bir karşı mesajdır. Bunu anlayanlar anladı. O bakımdan, devletin emniyet güçleri, silahlı kuvvetleri milli iradenin emrinde olduğu sürece, böyle bir şeyin harekete geçirilmesi söz konusu değildir. Hemen emniyet güçleri bunu engeller. - Peki, silah olmazsa eli silahlı askerlere karşı bu sivil direnişin etkisi ne olur? - 15 Temmuz’daki gibi daha güzel olur. Karşımızdaki de bu vatanın evladı, ona hitap edecek psikolojik hamleler olmalı. “Ne söyleyelim de o asker elindeki silahı bıraksın?” diye düşünülmeli. Bu söylemler bile konuşulsa, bunlar bile büyük bir hazırlıktır. "SADAT İSLAM ÜLKELERİ ARASINDA ORTAK BİR SAVUNMA İTTİFAKI OLABİLİR" -SADAT'ın misyonu neden özellikle İslam ülkelerini kapsıyor? Siz İslamcı mısınız?  - İslam coğrafyası dediğimiz yer Kuzey Afrika’yı kapsıyor ve orada yaklaşık 28 İslam ülkesi var. Bir bu kadar İslam ülkesi de Asya’da ve 4 ülke de Avrupa’da var. Ağırlık merkezi coğrafi olarak Kuzey Afrika ve Orta Asya’yı kapsayacak şekilde, biz buraya “Afrasya” veya “Asrika”, yani Avrasya’nın alternatifi bir coğrafya olarak tanımlıyoruz. Bu coğrafya Osmanlı coğrafyası. Sonuç itibariyle asgari 400 yıllık bir tarih birliğimiz ve ayrıca din ve kültür birliğimiz var. Bugünkü kutuplaşmış dünyada sömürü düzeni var. Bunun karşısında adalet sistemi olacaksa eğer ortaya bir güç çıkması lazım. Bu gücün alanı da bu coğrafya ve buranın sakinlerini de İslam dünyası oluşturuyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin uygulayacağı politikalar bakımından geniş bir alana ve tabana ihtiyacı var. Bu da ittifakla olabilir. Türkiye, i
26-01-2018
Türkiye Gazetesi
Türkiye Gazetesi  
 
FETÖ’nün gaybubet evinde yakalanan öğretmen tutuklandı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Samsun Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğü ekipleri, İstihbarat Şube Müdürlüğü ekipleri ile koordineli yürütülen çalışmalar kapsamında, FETÖ'nün aranan mensuplarının gizlendiği ve kamuoyunca ‘gaybubet evleri’ olarak bilinen mekanlara yönelik önceki gece operasyon düzenledi. Operasyonda aynı evde saklanan örgütün Samsun emniyet yapılanmasının firari mahrem imamları olduğu ileri sürülen din kültürü öğretmeni Mustafa Ş. ve Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından FETÖ'den aranan yine öğretmen olan Halil B. Samsun Adliyesinden Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesine Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile ifade verdikten sonra FETÖ'den tutuklanarak Samsun Kapalı Cezaevine gönderildi
26-01-2018
Sabah
Sabah  
 
FETÖ'fotokopi kumpası'yla haraç toplamış
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Sivas'ta, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında tutuklanan ve etkin pişmanlıktan yararlanan zanlılar ile mağdurlar, örgütün "himmet" adı altında haraç toplamak ve FETÖ'nün yayınlarını sattırmak amacıyla kitapçılar ve kırtasiyecilere "fotokopi" tuzağıyla kurduğu kumpasları bütün detaylarıyla paylaştı. Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında tutuklanan zanlılardan örgütle iltisaklı bir kırtasiye mağazasının Sivas Müdürü N,Ş, F. Zanlılar, FETÖ'nün yayınlarını sattırmak ve "himmet" adı altında haraç toplamak için kitapçılar ve kırtasiyecilere kurdukları "fotokopi" kumpaslarını anlattı. Ö, 1990'da FETÖ ile tanıştığını, örgüte bağlı yayınevi kitaplarının korsan satılıp satılmadığına ilişkin il bazında sorumlu olduğunu belirtti. Ş'nin, FETÖ üyesi olduğunu kaydeden F. ise 1998 yılında yapıyla tanıştığını, örgütün dershanesine gittiğini, sohbetlere katıldığını, FETÖ'nün evlerinde kaldığını ve üniversiteden sonra NT mağazasına yönlendirildiğini kaydetti. ve Sivas Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesinde bulunan bazı FETÖ'cü polislerle iletişime geçiyordu. T'nin FETÖ'nün yayınlarını satması teklifini kabul etmediğine dikkati çekerek, şu bilgileri verdi: "F
26-01-2018
Sabah
Sabah  
 
"25 Aralık darbeye teşebbüs" davasında ara karar
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
İDDİANAMEDEN İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, bir numaralı sanık olarak FETÖ elebaşı Fetullah Gülen yer alıyor. Sanık iki polis hakkında ise ''terör örgütüne üye olmak'' suçundan, 7,5 ila on beşer yıla kadar hapis cezası talep edilen iddianamede, Gülen ve Dursun'un ayrıca, "FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü kurmak ve yönetmek" suçundan 15 ila 22,5 yıl, "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal casusluk maksadıyla elde etmek" suçundan 22,5 ila 30 yıl olmak üzere, toplam 37 yıl 6 ay ila 52 yıl 6 ay arasında değişen sürelerde hapis cezasına çarptırılması isteniyor
26-01-2018
Diriliş Postası
Diriliş Postası  
 
FETÖ’nün ‘gaybubet evine’ operasyon: 4 gözaltı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, FETÖ/PDY’nin Mersin’de bulunan gaybubet evlerinde gizlenen örgütün firari yöneticilerinin yakalanması için çalışma başlattı. Ekiplerin düzenlediği operasyonda, FETÖ/PDY’nin 2015 yılında Karaman il imamı olan ve ByLock kaydı bulunan S. Ş’yi gaybubet evlerinde gözaltına alındı
25-01-2018
Hürriyet" "
Hürriyet  
 
Ajan yöntemleriyle kaçmış! Üzerinde Gülen'in yolladığı özel telefon çıktı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Adana'daki FETÖ operasyonunda yakalanarak """"mahrem imam"""" olduğu iddiasıyla tutuklanan Mehmet Yıldız'ın kullandığı telefonun ABD'den özel olarak getirildiği belirlendi. Bir devlet okulunda din kültürü öğretmeni olan 3 çocuk babası Mehmet Yıldız, FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle 1 Eylül 2016’da meslekten ihraç edildi. Emniyet Genel Müdürlüğü, 2017 yılı Nisan ayında MİT ile yaptığı ortak çalışmayla örgütün mahrem imamlarını tespit etti. Adana polisi 9 aylık çalışmanın ardından örgüte ait """"gaybubet evlerinde"""" saklanan Mehmet Yılmaz'ı geçen 27 Aralık'ta düzenlediği operasyonla yakaladı. Yıldız'ı yakalayan emniyet kaynakları, """"mahrem imam"""" şüphelisinin çok gizli hareket ettiği, kaldığı evlerde perdeleri 4 parmak açık bırakıp sokağı sürekli takip ettiği ve sürekli adres değiştirerek adeta eğitimli bir ajan gibi hareket ettiği ve sokakta bulunduğu sırada da takip edilme olasılığına karşı atlatma teknikleri uyguladığını belirtti. Mehmet Yıldız'ın ByLock'ta """"Sinan"""" kod adını kullandığı belirlendi ve rehberindeki örgütün diğer """"mahrem imamlarının"""" kayıtları da ele geçirildi. Yıldız'ın rehberinde kayıtlı diğer """"mahrem imamların"""" 4 sayfalık liste oluşturduğu belirtildi. Fetullah Gülen tarafından, örgütün """"mahrem imamları""""na özel olarak gönderildiği belirtilen telefon aracılığıyla Yıldız’ın, örgütle bağlantısını sağlayıp, diğer FETÖ mensuplarıyla görüştüğü ortaya çıkarıldı
25-01-2018
Hürriyet" "
Hürriyet  
 
FETÖ'nün 3 firari 'mahrem imamı' gaybubet evinde yakalandı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
FETÖ'nün 3 firari 'mahrem imamı' gaybubet evinde yakalandı Hakan ÇELİKBAŞ/SAMSUN, (DHA)- SAMSUN'da, İl Emniyet Müdürlüğü'ndeki Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 'mahrem imamları' oldukları iddiasıyla aranan öğretmenler Mustafa Ş. saklandıkları gaybubet evinde yakalanarak gözaltına alındı. Samsun Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ile İstihbarat Şube Müdürlüğü ekiplerinin ortaklaşa yaptıkları çalışmada, İl Emniyet Müdürlüğü'ndeki FETÖ/PDY yapılanmasının 'mahrem imamları' oldukları iddia edilen din bilgisi öğretmeni Mustafa Ş. Dün, örgütün gaybubet evi diye nitelendirdiği eve baskın düzenleyen polis, 3 şüpheliyi yakalayıp, gözaltın aldı
25-01-2018
Sabah
Ersin Ramoğlu  
 
Başına bomba yağan masumlar(!)
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Mehmetçik Afrin'de kimleri vuruyor?FETÖ ve PKK'nın iddia ettiği gibi sivil çoluk çocuğu mu? Hayır. PKK ile Güneydoğu'nun altını üstüne getirdi… Gezi,17/25 Aralık ve MİT TIR'ları operasyonlarıyla Erdoğan'ı indirmeyince hain planı devreye soktu. Özel kuvvetlerdeki FETÖ'cü hainleri Marmaris'e gönderdi
25-01-2018
Sabah
Sabah  
 
FETÖ'nün mahrem imamının telefonu ABD'den
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Edinilen bilgiye göre, bir devlet okulunda din kültürü öğretmeni olan 3 çocuk babası Mehmet Yıldız, silahlı terör örgütü 'FETÖ/PDY' ile bağlantısı ortaya çıkınca 1 Eylül 2016'da meslekten ihraç edildi 7 Eylül'de ise, 'ByLock' kullanıcısı olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Emniyet Genel Müdürlüğü, 2017 yılı Nisan ayında MİT ile yaptığı ortak çalışmayla örgütün mahrem imamlarını tek tek tespit etti. Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler, tam 9 ay boyunca örgüte ait gaybubet evinde gizlenen Yıldız'ı, 27 Aralık'ta saklandığı evde yakaladı. SİNAN KOD İSMİYLE BYLOCK KULLANMIŞ Üzerinden örgüt içi görüşmeleri yaptığı yurt dışı uzantılı telefonla birlikte 2 adet cep telefonu çıkan Yıldız'ın, 'ByLock' programında 'Sinan' kod adını kullandığı ve rehberinde de örgütün diğer mahrem imamlarının da yer aldığı tam 4 sayfalık isim çıktığı belirlendi. Terörist başı Fetullah Gülen'in çağrısıyla Bank Asya'daki döviz hesabına yüklü miktarda para yatırdığı da ortaya çıkan Yıldız'a ABD'den özel bir telefon gönderdiği de tespit edildi. Terörist başı Fetullah Gülen tarafından, örgütün 'mahrem imamları'na özel olarak gönderildiği belirlenen telefon aracılığıyla Yıldız'ın, örgütle bağlantısını sağlayıp, diğer teröristlerle görüştüğü belirlendi
25-01-2018
Sabah
Salih Tuna  
 
Onu anmaya senin yüzün var mı?
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
FETÖ muhibbi haline getirilen Cumhuriyet'te yazmazdı. Onun yazacağı Cumhuriyet de zaten FETÖ muhibbi olamazdı. Hiç görselerdi 17- 25 Aralık dahil o FETÖ kumpaslarının gönüllü propagandisti olurlar mıydı? Muhteremin biri de kalkmış, Uğur Mumcu için "Kalpaksız Kuvâ- yi Milliyeciyi anıyoruz" diyor
25-01-2018
İnternet Haber
İnternet Haber  
 
FETÖ mağduru subaylara Danıştay'dan kötü haber
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
FETÖ kumpasıyla “ahlaka aykırı harekette bulundukları” iddiasıyla TSK’dan atılan 7 subayın, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “özel hayat ihlali” kararına rağmen üniformasına kavuşamadığı iddia edilmişti. Danıştay’dan aylardır üniformalarına kavuşacakları kararını bekleyen FETÖ mağduru subaylar, bir şok daha yaşadı
24-01-2018
Sözcü
Sözcü  
 
MİT TIR’ları davası: Enis Berberoğlu duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te durdurulan MİT TIR'larına ait görüntülerin yayınlanmasına ilişkin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu, Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmen Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Erdem Gül'ün "Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım" suçundan yargılandıkları davaya devam edildi. Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te durdurulan MİT TIR'larına ait görüntülerin yayınlanmasına ilişkin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu, Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmen Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Erdem Gül'ün "Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım" suçundan yargılandıkları davaya devam edildi. Grup,  MİT TIR’ları görüntülerinin yayınlanması davasında bugün hakim karşısına çıkan Enis Berberoğlu’na destek için açıklama yaptı. Can Dündar ve Erdem Gül’ün , “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme”  suçundan yargılanması devam ederken, görüntüleri Dündar’a verdiği iddia edilen CHP milletvekili gazeteci Enis Berberoğlu hakkında, “Siyasal veya askeri casusluk” ve “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 20 yıldan 30 yıla kadar hapis istemi ile açılan dava ise bu dava ile birleştirilmişti. Aynı celsede mahkeme heyeti, bu dava ile birleştirilen MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin görüntüleri 21 Ocak 2014’de Aydınlık gazetesinde yayımlanmasına ilişkin gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve eski istihbarat şefi Orhan Ceyhun Bozkurt hakkındaki “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” davasının ise bu davadan ayrılmasına karar vermişti
24-01-2018
Sözcü
Sözcü  
 
MİT TIR’ları davası: Enis Berberoğlu duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te durdurulan MİT TIR'larına ait görüntülerin yayınlanmasına ilişkin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu, Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmen Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Erdem Gül'ün "Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım" suçundan yargılandıkları davaya devam edildi. Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te durdurulan MİT TIR'larına ait görüntülerin yayınlanmasına ilişkin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu, Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmen Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Erdem Gül'ün "Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım" suçundan yargılandıkları davaya devam edildi. Grup,  MİT TIR’ları görüntülerinin yayınlanması davasında bugün hakim karşısına çıkan Enis Berberoğlu’na destek için açıklama yaptı. Can Dündar ve Erdem Gül’ün , “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme”  suçundan yargılanması devam ederken, görüntüleri Dündar’a verdiği iddia edilen CHP milletvekili gazeteci Enis Berberoğlu hakkında, “Siyasal veya askeri casusluk” ve “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 20 yıldan 30 yıla kadar hapis istemi ile açılan dava ise bu dava ile birleştirilmişti. Aynı celsede mahkeme heyeti, bu dava ile birleştirilen MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin görüntüleri 21 Ocak 2014’de Aydınlık gazetesinde yayımlanmasına ilişkin gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve eski istihbarat şefi Orhan Ceyhun Bozkurt hakkındaki “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” davasının ise bu davadan ayrılmasına karar vermişti
24-01-2018
Hürriyet" "
Hürriyet  
 
MİT TIR'ları davası: Enis Berberoğlu duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
MİT TIR'ları davası: Enis Berberoğlu duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katıldı Özden ATİK / İSTANBUL, (DHA) Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te durdurulan MİT TIR'larına ait görüntülerin yayınlanmasına ilişkin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu, Cumhuriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmen Can Dündar ve Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Erdem Gül'ün """"Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım"""" suçundan yargılandıkları davaya devam edildi. DAVANIN GEÇMİŞİ Can Dündar ve Erdem Gül'ün , “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme"""" suçundan yargılanması devam ederken, görüntüleri Dündar'a verdiği iddia edilen CHP milletvekili gazeteci Enis Berberoğlu hakkında, “Siyasal veya askeri casusluk"""" ve “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek"""" suçundan 20 yıldan 30 yıla kadar hapis istemi ile açılan dava ise bu dava ile birleştirilmişti. Aynı celsede mahkeme heyeti, bu dava ile birleştirilen MİT TIR'larının durdurulmasına ilişkin görüntüleri 21 Ocak 2014'de Aydınlık gazetesinde yayımlanmasına ilişkin gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve eski istihbarat şefi Orhan Ceyhun Bozkurt hakkındaki """"Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama"""" davasının ise bu davadan ayrılmasına karar vermişti
24-01-2018
Sabah
Salih Tuna  
 
Büyük şeytanın dostları sağdan nasıl yaklaştı?
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Bizi MİT TIR'ları kumpasıyla terörü destekleyen ülkeymiş gibi uluslararası topluma jurnallemeye çalışırlarken. ) Uzun lafın kısası şudur: Nasıl ki, Aydın Doğan'ın kıymetlisi, "hukukun üstünlüğü" diye "FETÖ hukukunu" yutturmak istedi; bunlar da "hak, hukuk, özgürlük ve barış" diyerek "üçüncü taraf"ın projelerini yutturmak istediler
24-01-2018
Odatv
Odatv  
 
4 yıl 3 ay 15 gün sonra aynı yerde aynı acı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Ceza Dairesi'nde “FETÖ/PDY üyeliğinden” tutuklu eski savcı Süleyman Pehlivan'ın duruşması vardı. Balyoz kumpasında cezaevindeyken beyin kanaması geçirip, hayatını kaybeden Kurmay Albay Murat Özenalp'in eşi Sema Özenalp başta olmak üzere Balyoz sanıkları Caner Bener, Koray Özyurt, Mustafa Önsel, Seyfettin Alevcan, Hanifi Yıldırım, Vardiya Bizde Platformu'nun bazı mensupları, TESUD Başkanı Erdoğan Karakuş ve Gazeteci-Yazar Hikmet Çiçek de onları yalnız bırakmadı. İddianamede, merhum Ali Tatar'ı ilgilendiren tek kısım şuydu: “Amirallere Suikast ve Poyrazköy gibi FETÖ/PDY'nin düzmece soruşturmalarında görev aldığı. Sözlerine, Hakka yürüyen şehitler için rahmet dileği ve “Alçak FETÖ ne yaparsa yapsın, Türk Ordusu dimdik ayaktadır, Atatürk'ün izinde vatan savunmasını yürütmektedir” diyerek başlayan Ahmet Tatar, “Amirallere suikast davası” ve Ali Tatar'ın nasıl hedef alındığını anlattıktan sonra şunları söyledi:   “Bu kumpasın perdesi 5 Aralık 2009 tarihinde kardeşim Yarbay Ali Tatar'ın Beşiktaş Adliyesinde Özel Yetkili savcılar tarafından sorguya çağrılması ile oynanmaya başlandı. Ben ve ailem bu alçak FETÖ örgütünün bize ve ülkemize oynadığı oyunlardan telafisi mümkün olmayacak büyük zararlar gördük. ” “FETÖ çatı davasında” müdahilliğinin kabul edildiğini hatırlatan Tatar, “Ancak asıl beklediğimiz, kaybımızın bir numaralı sorumlusu olan, Türk adaletinin değil örgütün savcılığını yapan FETÖ militanı Süleyman Pehlivan’ın yargılanmasıdır. Hakkında yaptığımız bir çok hukuki girişim devam ederken, sanık hiç hak etmediği şekilde FETÖ tarafından adeta ödüllendirilerek Yargıtay’a seçtirildi. FETÖ'yle mücadelenizde başarılar. Ceza Dairesi, Balyoz kumpasıyla hapse tıkılan tam 237 subayı kurbanlık koyun gibi boğazladı
24-01-2018
Milat Gazetesi
Milat Gazetesi  
 
Nazlı Ilıcak şimdi yandı! Nazlı Ilıcak'a casusluk suçlamasıyla dava açıldı
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Attack on rights and dignity (cursing, insulting, humiliating)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
Nazlı Ilıcak şimdi yandı! Nazlı Ilıcak'a casusluk suçlamasıyla dava açıldı FETÖ'nün medya ayağının kilit isimlerinden Nazlı Ilıcak'a bir şok daha! Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Nazlı Ilıcak hakkında, kapatılan Bugün gazetesindeki, "Askeri İstihbarat ve Tahşiyeciler" başlıklı yazısı nedeniyle müebbet hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, Ilıcak'ın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminden sonra kapatılan Bugün gazetesinde 2 Ocak 2015'te "Askeri İstihbarat ve Tahşiyeciler" başlıklı yazısının yayımlandığı belirtildi. NAZLI ILICAK İÇİN FETÖ'NÜN MEDYA YAPILANMASINDA MÜEBBET İSTENMİŞTİ İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Aralıkta görülen duruşmada Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu FETÖ'nün medya yapılanmasına ilişkin 6'sı tutuklu 7 sanığın yargılandığı davada Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Kararda, "Olay tarihinde ulusal düzeyde faaliyet gösteren FETÖ/PDY'ye müzahir Bugün gazetesinin genel merkezinin İstanbul'da bulunduğu" belirtilerek, suç yönünden yargılama görev ve yetkisinin İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu kaydedildi. Terör örgütü FETÖ'nün amacını bilmediğini söyleyen Ilıcak, kendisini 20-30 yıldır tanıyan arkadaşlarının da 'Nazlı Ilıcak'tan darbeci çıkmaz' diyerek kendisi hakkında tanıklık yaptığını anlattı. Firari eski savcı Zekeriya Öz ile yaptığı röportaja da değinen sanık Ilıcak, "Röportaj yaptığımda Zekeriya Öz HSK tarafından açığa alınmıştı. Bunun FETÖ'ye ilgisi yok" ifadelerini kullandı. "AK PARTİYE OY VERDİM, DESTEKLEDİM" Ilıcak, "Yargıya beslediğim güvenden dolayı, dosyaların kapanmasını istemediğim için FETÖ'ye hizmet mi etmiş oluyorum? Bugün ABD'de bulunan Reza Sarraf Davası'yla ilgili gazeteler ve köşe yazarları benzer konuları işliyor. "TERÖR ÖRGÜTÜNÜ FETÖ'YE TERCİH EDERİM" Ilıcak, "FETÖ'yü terör örgütü olarak görüyorum. Oysa FETÖ devleti ele geçirmeyi amaçlamıştır. Terör örgütünü, FETÖ'ye tercih ederim. FETÖ üyesi değilim. FETÖ'nün amacının devleti ele geçirmek olduğunu bilmiyordum. Benim gazetede yazdığım yazı ile attığım tweetlerin FETÖ'nün amacıyla ne ilgisi olabilir" diye konuştu. "BEN ERDOĞAN'NDAN NEFRET ETMEDİM" Ilıcak, "FETÖ hükümete öfke duyuyor. Bana 'FETÖ'nün amacını 17/25 Aralık'ta da mı anlamadın?' diye sora bilirsiniz. Fethullah Gülen ve Gülen Hareketine karşı Türkiye hükumetlerine darbe teşebbüsünde bulunmaktan başlatılan Paralel Devlet Yapılanması operasyonlarına karşı çıkan Ilıcak, 2015 yılında köşe yazarlığı yaptığı Bugün gazetesinde kaleme aldığı "Murat Sancak'a suikast ve Star" başlıklı yazısında AKP Hükümeti döneminde başlatılan 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının darbe teşebbüsü olmadığını, MİT tırlarında silah taşındığını ve bunu ortaya çıkaran savcıların casus ilan edildiğini savunmuş, AK Parti iktidarının 1 Kasım seçimleri öncesinde mağdur rolünü oynadığını savunmuş, 2016 Ankara saldırısı sonrası twitter hesabından hükumetin istifa etmesi ve AKP-CHP koalisyonu kurulmasını isteyen Ilıcak'a oğlu Mehmet Ali Ilıcak tepki gösterdi. 14 Nisan 2017'de tamamlanan 'FETÖ'nün darbe girişimine iştirak eden medya unsurları soruşturması' sonucunda Nazlı Ilıcak hakkında, "Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet cezası talep edildi
24-01-2018
Diriliş Postası
Muzaffer Kahraman  
 
Haydut ABD’nin, yalancı başkanları… (II)
Intolerance (Exaggeration, imposition, distortion)
Provocation to hostility, discrimination, and violence
! Valla bende ‘’bunların yalancısıyım’’ diyeyim bari…Artık, YPG’ye silah vermeyeceğiz, FETÖ liderini ’de iade edebiliriz diyenlerde bunlardı değil mi?Türkiye’yi El Kaide-DAEŞ terör örgütüne silah yardımı yapan ülke konumuna düşürmek için yapılan; 17-25 Aralık ve MİT TIR’ları operasyonlarından bunların zinhar haberleri yoktur. !Bir koluna iliştirilmiş eleman FETÖ’yü, diğer koluna da çocuk katili YPG’yi takan bu terör sevdalısı ABD’nin, “15 Temmuz darbe girişimi’’ ile hiç alakası olmadığını bir dünya biliyor